• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Bir Hikâye    02.07.2015

B

ir zamanlar Anadolu’nun iyi bir  okulunda görev yapan David adında bir öğretmenimiz vardı. David Öğretmen aynı zamanda 9/G sınıfının Rehber Öğretmeniydi.

David; oldukça hırslı ve başarılı bir öğretmendi. Ancak Rehberlik konusunda düşünceleri biraz farklıydı.

 

Tüm Rehberlik konuları David’e saçma geliyordu. Rehberlik günlerinden nefret ediyordu. Sınavda soru çıkmayacak bir dersti sonuçta. Hem zaten ne işe yarardı o saçma sapan hikâyeler, oyunlar, etkinlik dedikleri o çocukça işler…

 

David bu düşüncelerle her hafta girdiği Rehberlik saatlerinde acayip sıkılıyor, bir an önce geçmesi için sabırsızlıkla bekliyordu. Sıkıntıdan bazen Rehberlik servisinden gönderilen fotokopiyi sınıftan bir öğrenciye okutuyor, bazen sınıfta kendisi okuyup öğrencilerin dinlemesini istiyor, bazen kendi dersinde eksik kalan konuları, geciken sınavları yapmak için rehberlik saatini kullanıyor, bazen de konuyla ilgili olsun ya da olmasın bir sohbet konusu bulup öğrencilerle maç kritiği yapıyordu.

Bazen ise (biraz da vicdanını rahatlatmak için) topluyor sınıfı bol bol nasihat ediyordu. David’e göre Rehberlik zaten nasihat etmek, öğüt vermek, akıl vermek değil miydi?

David Rehberlikten o kadar uzaktı ki yıllardır Sınıf Rehber Öğretmeni olarak görev yapıyor olmasına rağmen halen elindeki kitapta hangi etkinliklerin olduğundan habersizdi.

Rehberlikten o kadar uzak bir gündemi vardı ki ne bilmediğinin dahi farkında değildi. Yılsonunda okulun rehber öğretmeni ne çok verimli bir sene geçirdiğini, etkinliklerle filan uğraşmasa bile çocukları alıp yemeğe götürdüğünü, bu hareketle de yapması gereken rehberlik çalışmasını en üst düzeyde tamamladığını anlatabiliyordu.

David’i hüzünlü bir tebessümle dinleyen Okul Rehber Öğretmeni onun kalbini , şevkini kırmadan bu durumun gerçek anlamda bir rehberlik faaliyeti olmaktan çok uzak kaldığını nasıl anlatabileceğini düşünüp duruyordu….

Bu arada David sınıfta da aynen düşündüğünü yapıyordu. Her tavrı, hareketi ve sözüyle Rehberlik konularını ne kadar saçma bulduğunu çocuklara hissettiriyordu. Konuya önem vermediği için Rehberlik Servisinden gelen test ve uygulamaları da ya almayı unutuyordu, ya uygulamayı, ya da zamanında teslim etmeyi. Ona göre “ne acelesi olabilirdi ki bu saçmalıkların?”

Bu gecikmeler yüzünden defalarca okul sonuçları zamanında alınamamış, tüm çalışmalar alt üst olmuştu Rehberlik Servisinde.

David’in tavrı değişmiyordu. Değişmiyordu çünkü bu tavırda hiçbir yanlışlık görmüyordu David. Kafasında konuyu kapatmıştı, Rehberlik saçmaydı, konuları anlamsız, çalışmaları ise boşunaydı. Bu işi bu kadar ciddiye alıp Rehber Öğretmenlere bir de (sanki ciddi bir iş yapıyorlarmış gibi) oda verilmesine için için gıcık oluyordu. Bu duygularla ikide bir kendilerine doküman/ test / form / anket vs hazırlayıp duran, olur olmaz zamanda toplantı, seminer vs. deyip zamanını çalan Rehber Öğretmene her fırsatta sataşmaktan zevk alıyordu.

David’e göre sınavlarda soru çıkmayan her ders angaryadan başka bir şey değildi. Hele hele Rehberlik…. O hem angarya hem de bir sürü gereksiz yük idi David’e göre.

Yıllardır her tür okulda çalışmıştı David. Tecrübeliydi. Bir sürü Rehber Öğretmenle çalışmış, onlarca değişik tarzda çalışma görmüştü. Hiçbirisinde bu son Rehberlikçi’ kadar kâğıt merakı yoktu. Hadi kâğıt neyse ne bir de sınıfındaki öğrencilerin bilgilerini bilgisayara aktarmasını istememiş miydi? Ne yaptığını sanıyordu bu adam? Dünya kadar işi varken bir de bunlarla mı uğraşacaktı?

Hiçbirini yapmadı tabii.. Kendi sınıfı da dahil tüm okul için kritik birçok bilgi içeren çalışma o ve onun gibi düşünen arkadaşlarının kendi bölümlerini tamamlamaması sayesinde asla tamamlanamadı. Ama David için sorun yoktu.

Öğrencilerinin bakışlarına dikkat etti David bir ara. İlk başlarda daha parlak gözler, daha ilgili yüzler görüyordu sınıfında. Hatta bu kadar saçma sapan konuyla neden ilgilenmiş olduklarına da bir anlam verememişti o günlerde. Ama daima kararlı tutum kazanırdı. İşte zamanla o bakışlardaki hafif pırıltılar, küçük de olsa ilgi gösteren yüz ifadeleri yavaşta olsa silinmişti.

Asla inanmadan ve önemsemed en çalışmanın ödülü gelmişti işte. Bir gün bile bu konuyu nasıl daha iyi işleyebilir, etkinliği daha verimli sunabilirim diye düşünmeden geçen zamanlar boşa gitmemiş, meyvesini vermişti işte.

Artık öğrenciler de en az kendisi kadar Rehberliğin bir zaman kaybı olduğundan emindi. Adeta bir tür “kendini gerçekleştiren kehanet” yaşanmıştı.

David haklıydı. Sonuçta kazanan kendisi olmuş, öğrencileri de kendisi gibi düşünmeye başlamıştı.




0 Yorum - Yorum Yaz
Saat
Takvim
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.224632.3537
Euro34.609234.7479
Site Haritası